Yalnız ve şanssızım... ve bu çok iyi bir şey!

2 yılda 4.şirketini kuran bir "girişimci" olarak her sabah uyanıp şükrettiğim bir kaç şey var. Bunların içerisinde; uyanabilmiş olmak, yalnız olmak ve şanssız olmak ilk sıralarda. Uyanabilmenin ne kadar kıymetli bir şey olduğunun çoğu zaman farkına varmıyoruz. Durumumuz ne kadar kötü olursa olsun uyanabiliyorsak hala durumumuzu düzeltmek ve iyileştirmek için fırsatımız var demektir. Bir gün uyanamayacağız ve o gün bütün hayallerimiz, umutlarımız, arzularımız ve yapmak istediklerimiz bizimle birlikte gömülecek; bu listeyi kısaltmak için çok çalışmamız lazım. 16. yüzyılda bir Samurayın hayat felsefesine girmeden önce yalnız ve şanssız olduğum için aslında ne kadar şanslı olduğuma değinmek istiyorum.


Şanslı olduğumu düşündüğüm bir diğer konu da yalnız olmam. Aile ilişkileriminin ayrıntılarına girmeyeceğim ama destek görmemeyi, motive edilmemeyi, hataları telafi edebilecek birilerinin olmamasına ve bir grubun parçası olmamayı çok erken öğrendim. Hala böyle gidiyor. Yeni merakım ve girişimim nöropazarlama konusunda çalıştıkça beynimizin olayları algılama biçiminin ne kadar önemli olduğunu gördüm. Kendimize bir dünya çiziyor ve gerçek dünyayı bu algılarımıza oturtmaya çalışıyoruz. Ailemiz ve toplum bizim için bu resmi çok erken yaşlarda çizmeye başlıyor. Sevgi dolu bizi sürekli destekleyen bir ailenin veya takım çalışmasının iyi şeyler olduğunu öğreniyoruz. Bunlar belki de bir girişimcinin başarısını engelleyebilecek en büyük tehlikeler.
Düşünün; çocukluğum beni sürekli takdir eden "normal" veya "iyi" bir ailede geçseydi birilerinin bana sürekli "yapabilirsin!", "aslansın!", "aferin sana!" telkinlerine maruz kalıp; bunlara (ister istemez) alışacaktım. Benzer şekilde takım çalışmasının yararlı olduğuna inansaydım şimdi de bazı işlerin başkaları tarafından yapılmasını bekleme eğiliminde olabilirdim.
İyi ki bunlar olmamış.
Girişimci olmak isteyen genç arkadaşlarım hayal kurmasın; yalnız olduğunuz ve çok çalıştığınız bir iş bu.
"Girişimcilik" hayal ettiğiniz gibi "patronculuk" oynadığınız bir alan değil. Yeri geldiğinde tabii ki, patronsunuz ama zaman zaman da fuar standını kurmak veya fotokopi çekmek zorunda da kalabiliyorsunuz. Takım çalışmasına tamamen karşı değilim, sonuçta bir yerden sonra, birilerine ihtiyacınız oluyor. Ancak "takım" işinizin başlaması ve büyümesi için şart değil. "Satışçı yok", "sekreter yok", "pazarlamacı yok" gibi bahaneler bulmak yerine yapılması gereken şeyleri yapmak için bu "takım hayalinden" kurtulmak gerekiyor. Yalnız olmak hem yapılması gerekenleri yapmak için ihtiyaç duyduğunuz "gerçekçi" yaklaşımı sunuyor hem de, belki daha da önemlisi, tek başınıza inandığınız yolda yürümenizi sağlıyor. Kimsenin "aferin" demesine ihtiyacınız yoksa her şeyi yapabilirsiniz ama sürekli desteğe alıştıysanız bu desteği görememek sinirlerinizi bozabilir. Ve kötü buna bağlı 2 kötü haber: 1- bu desteği göremeyeceksiniz, 2- sinirlerinizin bozuk olması gibi bir lüksünüz yok (ve sinirinizi bozacak her gün 12 milyar farklı şey olacak zaten).
Bu yüzden yalnız olmak, yalnızlığa alışmış olmak ve çevremden destek görmemek yapmak istediklerimi yapabilme imkanı verdi. Hatta yakın çevremin bir çok konuda engel ve zorluk çıkarması beni motive bile ediyor.
Şanssız olmak da çok güzel bir şey. Şanssızsanız çok çalışmanız gerektiğini biliyorsunuz demektir. Şansa inanırsanız iyi bir şeylerin siz çalışmadan da başınıza gelebileceğini düşünürsünüz ve kötü haber: öyle bir dünya yok! İstediğiniz kadar araştırın tek bir hamlede, sadece 1 gün 1 şey yaparak başarıya ulaşmış kimseyi bulamazsınız. Adını 1 gecede duyduğumuz şarkıcılar bile aslında yıllar + o gecenin sonucunda oraya gelmiştir. (Yine de bildiğiniz "bu adam/kadın da tek bir hareketle hiiiiiç çalışmadan yürüdü gitti" örneği varsa yazmanızı çok isterim)
Yalnızlığın kötü bir şey olmadığını düşünen bir kaç kişi daha olmuş tarih boyunca. 1584 yılında doğduğu düşünülen Miyamoto Musashi Japonya'nın gördüğü en iyi kılıç ustalarından biri olarak değerlendirilir. Bu büyük samurayın ölmeden 1 hafta önce kaleme aldığı ve hayatının bir özeti sayılabilecek Dokkodo metni yukarıda sözünü ettiğim yalnızlık konusunda bazı önemli ipuçları sunuyor. Musashi; Dokkodo veya "yalnız yürümenin yolu / The Way of Walking Alone" (buradaki "yol", bushi-do kelimesinde olduğu gibi "öğreti" olarak anlaşılmalıdır) için 21 ilke sunuyor. Bunlara kendimce 1-2 cümle yorum ekledim.
  1. Her şeyi olduğu gibi kabullen: Dünya'nın bazı gerçekleri var ve bunları kabullenmek hem hayatımızı kolaylaştırır hem de başımızın gereksiz derde girmesini engeller. Örneğin: bir teklif gerçek olamayacak kadar iyiyse, muhtemelen bir bit yeniği vardır.
  2. Sadece zevk için zevk peşine düşme: Sadece seni mutlu edecek bir şeye kalkışma. Hayalin para kazanmaksa bunun için şirket kurma, bu seni bir yere götürmez.
  3. Yarım duygulara güvenme: Bir şeyden tamamen emin değilsen, içine sinmeyen bir şeyler varsa kabul etme. Özellikle bizde "ayıp olur", "kırılmasın" diye düşünerek hayır diyememek veya referans teyidi yapmamak çok yaygındır. Bundan kurtulalım. Günün sonunda başarınızı kabul ettikleriniz değil, hayır dedikleriniz belirliyor.
  4. Kendini az, dünyayı çok ciddiye al: veya kendin hakkında az, dünya hakkında çok düşün. Kendimizi çok da ciddiye almamızı gerektirecek bir durum yok, filmin sonu belli zaten (spoiler: ölüyoruz) o yüzden boşverin, eğlenmenize bakın.
  5. Arzuyla bağını kopart: Bkz. 7. madde
  6. Yaptıklarından pişman olma: Olan oldu zaten. Tekrar tekrar düşünmek bir şey değiştirmez, ancak zaman kaybettirir.
  7. Kıskanma: Kıskanmak veya bir şeyi arzulamak yanlış kararlar vermenize neden olabilir. Hedeflerinizi başkalarının sahip olduklarından ve maddi isteklerden bağımsız tutun.
  8. Ayrılıkların seni üzmesine izin verme: Her şey ve herkes hayatımızdan bir şekilde çıkacak. Bunu bilerek başlamak ayrılık zamanı geldiğinde daha az üzülmenizi sağlayabilir.
  9. Gücenmek ve şikayet etmek ne senin için ne başkası için uygun değildir: Şikayet etmek kadar anlamsız çok az şey var. Durumdan memnun değilsen, değiştir. Değilse veya değiştiremiyorsan sus ve kabullen. Aksi takdirde sadece kendini değil, etrafındakileri de zehirlemekten başka bir şey yapmazsın.
  10. Aşkın seni yönlendirmesine izin verme: Bunu beceremedim, yorum yapmayayım ben :)
  11. Hiç bir konuda tercihin olmasın: Tuttuğun takım, sevdiğin yemek, en iyi arkadaşın. Bunlar seni sınırlandırır ve günün sonunda marjinal yararları da tartışılır. Esnek kalabilmek için önceden belli tercihlerin olmasın.
  12. Yaşadığın yerden etkilenme: Sadece mahalle olarak düşünmeyelim. Şu anda durumunuz kötü veya iyi olabilir. Bunun karar verirken veya bir şey yaparken sizi etkilemesine izin vermeyin.
  13. Lezzetli yemekler peşinde koşma: Yeme demiş kısaca. Japonya'da çiğ balık ve tereyağsız haşlanmış pirinç varken söylemesi kolay tabii. Şaka bir yana hafif yemenin faydasına işaret eden bir çok bilimsel araştırma var.
  14. Artık ihtiyaç duymadığın varlıklardan kurtul: Kullanmıyorsan "lazım olur" diye tutma, kurtul. Konmari yöntemini şiddetle tavsiye ederim.
  15. Geleneksel inanışlara göre hareket etme: Alışagelmiş düşünce kalıplarından kurtul, yeni şeyler düşün, yeni şeyler yap.
  16. Kullanabileceklerinin ötesinde silaha sahip olma, bu silahlarla idman yapma: İşinize yaramayacak bir beceri geliştirmekle zaman harcamayın.
  17. Ölümden korkma: Yani... :)
  18. Yaşlılığında mal veya hizmetkar arama: Steve Jobs'a atfedilir: "mezarlıktaki en zengin adam olmak ilgimi çekmiyor" (ama oldu), yıllarca para biriktirip harcayamadan "giden" tanıdıkları görünce o paraların sağlıklarında hem kendilerine hem de çevrelerine daha faydalı olabileceğini düşünmeden edemiyorum.
  19. Buddha'ya saygı duy, desteğine güvenme: Şans konusunda söylediğim gibi, şansa inanırsanız beklenti içine girebilirsiniz. Oysa şansı bir kenara bırakırsanız elinizde sadece "çok çalışmak" seçeneği kalır ve onu değerlendirirsiniz.
  20. Vücudunu terk edebilirsin ama onuruna sahip çık: İtibarınızı çok zor kazanır ama çok kolay kaybedersiniz. Sözünüze sadık kalmanız bile bugün sizi pek çok kişiden farklı kılıyor, lütfen bozmayın.
  21. Yoldan ayrılma: Yukarıdaki öğretiler kastedilmiş. Ben biraz devamlılığın önemi olarak yorumluyorum. Bir işe başladıysanız sonuna kadar gidin.
Kabul ediyorum benim gibi başucu kitaplarınız "Samurayın kitabı" veya "savaş sanatı" değilse bazı maddeler bir delinin kaleminden çıkmış gibi görünebilir. Ama kişisel tecrübem yüzlerce kez doğruladı yalnızlık ve şanssızlık girişimcilerin en iyi dostu olabiliyor.

Comments

Popular posts from this blog

Sadece Hayal Kurmak Sizi Bir Yere Götürmez

Sizden Batman Olur muydu?

Bana Anlatma Kardeşim!