Sizden Batman Olur muydu?

Bundan yıllar önce asgari ücretten hallice bir maaşa çalışırken hayallerimden birisi de "patron sabahları" oluyordu. Mesai saati başlamadan işe yetişme telaşesini yaşarken aklımda hep "acaba patronların sabahları nasıl?" diye geçerdi. Ve şöyle bir sabah hayal ederdim. Kalkıyorum, ormanda yürüyüşe gidiyorum. Sonra gölü gören manzaralı bir yerde durup şınav ve mekiklerimi yapıyorum. Eve dönerken fırına uğrayıp sıcacık simitlerden bir kaç tane alıyorum ve duştan sonra keyifli bir kahvaltı ettikten sonra işe gidiyorum. Simit konusunda önemli not: simit Ankara simididir, Istanbul'da yediğiniz susamlı halkaların ne olduğunu bilmiyorum ama simit değiller, tartışın :)


O zamanlardaki gerçekliğim ise daha çok şöyle sabahlardı. Geç saate kadar televizyon seyrettiğim için zaten çalar saati 5. kez erteledikten sonra zaten duş alıp evden çıkacak ancak vakit kalıyor. İşe giderken poğaça almak zorunda kaldığım için de mesai saatinin başı (yarım saat belki daha fazlası) kahvaltıyla geçiyor.
Uzunca süre mükemmel sabahları ancak zengin olduktan sonra yaşayabilecekmişim gibi geliyordu. Sonra bir sabah 1 saat erken uyanmayı denedim. 1 saat erken uyanmak için de televizyona (o dönemde televizyon izlerdim) 1 saat erken veda ettim. Tahmin edebileceğiniz gibi o gün hayal ettiğim sabahı yaşayabildim. Böylece aslında gözümde büyüttüğüm pek çok şeye sahip olmanın ne kadar kolay olduğunu görmüş oldum.
Yeni bir programlama dili mi öğrenmek istiyorum? İngilizcemi mi geliştirmek istiyorum? Kilo mu vermek istiyorum? Hepsini yapabileceğimi böylece görmüş oldum. İşin sırrı çok basitmiş: "yapmak". Bir şeyi yapmamak için bahane bulmak çok kolaydır. Veya belli bir yere gelmiş birine bakıp "ama onun şu imkanı var, bu imkanı var" diyerek kendimizce onun neden yapabildiğini ve bizim neden yapamadığımızı yorumlamak. Ben de "işten sonra televizyon izlemek yerine evde kendini geliştir" dediğim bazı arkadaşlarım bana "ama senin çalışma odan var, bizim evde onun gibi boş bir oda yok" diyorlar. Eskiden benim de olmadığı ve mutfak masasında çalıştığımı hatırlatmaktan mutlu oluyorum ben de.
Bazı imkanlara sahip olmanın siz değişmediğiniz sürece hayatınızda bir şey değiştirmeyeceğine en güzel örneklerden birisi Batman bence. Bruce Wayne zengin olduğu için ultragalaktik ekipmanlara sahip, dolayısıyla suçla mücadele edebiliyor. Bende de o kadar para olsa, ben de yapardım diyenler oluyor. Ama gözden kaçırdıkları önemli bir nokta var: Batman dünyanın dayağını yiyor, gece çok az uyuyabiliyor ve insan içinde medeni davranmaya çalışıyor (evet bu 3 özelliğimiz onunla ortak). Şimdi düşünün, o kadar paranız olsa her gece ölümü göze alır mıydınız? Uykudan feragat eder miydiniz? Egonuza hakim olabilir miydiniz?
Ben param ve doğru dürüst işim yokken ne uykumdan ne de televizyondan vazgeçemiyordum. Dolayısıyla o zamanlar Batman olsam muhtemelen "Alfred bana biraz daha çekirdek getir", "bu televizyon pek küçük, daha büyüğünü aldır yarın çocuklara" tadında geçerdi gecelerim. Süper kahraman olarak mottom "kim kalkacak da, o soğukta manyaklardan dayak yiyecek, boşveeeeer, otur sen keyfine bak" falan olurdu.
Hayatınızda en çok etkiyi yaratacak şeyler aslında bedava. Erken kalkmak, kendinizi geliştirmek, daha sağlıklı olmak, daha çok çalışmak, hepsi bedava. Bir Batman olamadım (henüz) ama şimdi dönüp baktığımda anlıyorum ki aslında maddi olarak beklediğim her şeyi bana sağlayan şeyler onlarmış; bedava olan şeyler.

Comments

Popular posts from this blog

Sadece Hayal Kurmak Sizi Bir Yere Götürmez

Bana Anlatma Kardeşim!