Bu Yazı Hoşunuza Gitmeyecek

Biraz önce Rengin Onay'ın şu sözüne rastladım "Okuduğu okulların albenisine o kadar kapılıyorlar ki gençler, ‘beni zaten herkes alır’ diye düşünüyorlar, onlar eskidendi. Ben şimdi not ortalamasına bakmıyorum, kulüplerde görev almış mı, iş tecrübesi için elinden geleni yapmış mı diye bakıyorum" LinkedIN'de olduğumuz için haliyle çok beğenilmiş bir sözdü. İster istemez bu sözü kimlerin "beğendiğine" baktım ve manzara beni şaşırtmadı, bir çok kişinin ünvanında "iş arıyor" veya daha moda tabirle "looking for new opportunities" yazıyordu. Şu anda havaalanında uçak beklediğim için bir süredir kafama takılan bir konuda bir kaç satır yazasım geldi. Bunlar kendime her sabah verdiğim tavsiyeler... Aslında bir süredir kendime verdiğim tavsiyeler... Ondan önce sizin gibiydim, bugün geldiğim yeri, iş hacmimi hayal edemezdim. İşe yaradığını bildiğim bazı ipuçlarını paylaşıyorum, umarım faydası olur. 
"Sorun sende" 
Hayatımda ters giden birşeyler varsa veya istediğim kadar iyi gitmeyen birşeyler varsa hatanın bende olduğunu kabul ederim. Konu her ne olursa olsun suçlayabileceğimiz birileri mutlaka vardır. Ailemizi, arkadaşlarımızı, işimizi, patronumuzu, ekonomik durumumuzu, ülkenin şartlarını, piyasanın koşullarını, neredeyse herşeyi suçlayabiliriz. Aslında bu sadece kendi başarısızlığımıza bahane bulmak olur. Daha az çalışmak ve başarısız olmak için kendimize uydurduğumuz bir kılıf. Herhangi bir şeyin değişmesini istiyorsam bunu değiştirecek tek kişi benim. 
"Mızmızlanma"
Günde birkaç tane "hocam ben de kendimi geliştirmek istiyorum ama nereden başlayacağımı bilmiyorum" maili geliyor. Yanlış anlamayın, bu şekilde ilgi görmek beni onurlandırıyor ve bunları görmek çok güzel. Ancak 2016 yılında birinin bilgiye ulaşamamasını anlayamıyorum. Saatlerini Facebook'ta geçiren nesil, nedense konu çalışmaya geldiğinde, Google'da arama yapamaz oluyor. Bahane üretmenin devamı olarak sürekli mızmızlanmaktan vazgeçmeliyiz. Bir şeye ihtiyacımız varsa onu bulabilecek teknolojiye sahibiyiz. 
"Çalış"
Çalışmak denince aklıma Arnold Schwarzenegger'ın bir röportajı geliyor. "İnsanlar bana 'biz de salona gidiyoruz, biz de çalışıyoruz, vücudumuz neden seninki gibi olmuyor?' diye soruyorlar ben de onlara 'daha çok çalışmalısınız' diyorum" diye başlıyor ve aslında çok çalışmanın kendince tanımını yapıyor. "Bayılmak benim için sıradan bir olaydı" diyor. Ağırlık çalışırken kendini bayılana kadar zorluyor ve sonunda şampiyon oluyor. Biz yaz dönemi öncesi 1-2 hafta salona gidip ayna karşısında sonuç görmeyi umuyoruz. Bu sadece vücut geliştirme konusunda değil, her konuda doğru bir yaklaşım. Gerçekten ve çok çalışmalıyız. Çalışmıyorsak sonuç beklemeye hakkımız yok. 
"Vaktin var"
Kendimize en sık söylediğimiz yalanlardan biridir. Ben de eskiden kendime "vakit yok" diyordum ama şimdi, hayatımda olmadığım kadar yoğun olmama rağmen, herşeye vaktim var. Sabah 04:00'te kalkıyorum, gece 00:00'a kadar çalışıyorum, ertesi sabah 04:00'te yeniden başlıyorum. Günde bir kaç saatini televizyon karşısında geçiren birinin "vaktim yok" demesi beni çok geriyor. 
"Hedefin var"
O sabah neden uyandığınızı bilmeniz lazım. Hedefiniz veya amacınız yoksa uymaya devam edebilirsiniz, nasılsa o gün yaptıklarınızın bir önemi olmayacak. Günlük, haftalık, aylık ve hatta ömürlük hedefler belirlemelisiniz. Hedefiniz net olmalı. Nereye gittiğinizi bilmeden doğru bir yere gitmeniz neredeyse imkansız. Diyelim ki kış tatilimizi (çünkü oranın sezonu şimdi) Maldivler'de geçirmek istiyoruz. Istanbul boğazından bir kayıkla açılsak yanımıza ne harita, ne pusula, ne de kayığa yön verecek kürek almadan Maldivler'e ulaşma ihtimalimiz nedir? O gün neden uyandığınızı bilmiyorsanız aynı bu durumdasınız. Bana veya bulduğunuz herhangi birine "nereden başlamam gerektiğini bilmiyorum" diye sormak zorunda kalmanızın tek nedeni zaten bu: Nereye gittiğinizi bilmediğiniz için yola nereden çıkacağınızı bilmiyorsunuz. "Looking for opportunities" diyen arkadaşım, senin de ne aradığını bilmen lazım. "Opportunities" olmaz, hedefin yoksa ne kendine ne de seni işe alacak firmaya faydan olmaz (kendimden biliyorum). 
"Devam et"
Müşteri almıyor, kimse mülakata çağırmıyor, mülakatlar kötü geçiyor... bunları 2 türlü ele alabiliriz: herşey kötü => kimse beni sevmiyor => "Looking for new opportunities" veya Daha çok ziyaret/başvuru => Kimsenin beni sevmesine ihtiyacım yok => iş. Motivasyon sunumlarında Starbucks'ın kurucusunun kredi başvurusunun X kez reddedildiği ve asla pes etmediği için bugün kahve içebildiğimize dair bir slayt olur genelde. Doğruluğunu bilmiyorum ama ben "başarana kadar denemeye" inanıyorum. Çocuğunuza yürümeyi öğrenmesi için kaç deneme hakkı verirsiniz? 10? 15? 20'den sonra hala yürümüyorsa "demek ki bu yürümeyecek" mi dersiniz? Hayır, yürüyene kadar denemeye devam edersiniz. Hayat da böyle aslında 10 deneme, 20 deneme hatta 2000 deneme bile önemsiz, önemli olan pes etmemek.  
"Bugün ne öğreneceksin?"
Özellikle okuldan mezun olmadan önce ve sonra kendine gram yatırım yapmamış arkadaşım, vasfın olmadığı için iş bulamıyorsun. Beni yanlış anlama ama üniversite diploması vasıf değildir. Önemli olan firmaya sağlayacağın fayda, bunu arttırmak için yapabileceğin tek şey kendini geliştirmek ve her gün yeni bir şey öğrenmek. Günlük, haftalık, aylık ve yıllık planlarına ne öğreneceğini ve nasıl daha faydalı/kıymetli biri olacağını da dahil et mutlaka. 
Bu sorulardan birkaçını kendine sorsan ve tekrarlasan kısa sürede bir çok şeyin değişeceğini sen de göreceksin. Ama değişmeden bir şeylerin değişmesini beklersen korkarım bir süre daha "looking for new opportunities" olarak devam edecek. 

Comments

Popular posts from this blog

Sadece Hayal Kurmak Sizi Bir Yere Götürmez

Sizden Batman Olur muydu?

Bana Anlatma Kardeşim!